sor logo k

bediuzzaman said nursi 911

Gülen'in sohbetlerinden derlendiği belirtilen ve M. Fethullah Gülen adı ile piyasaya sürülen "Fasıldan Fasıla 3" adlı kitabın önsözünün "I"bölümünde Gülen'den; Al*lah'ın İslami gelişmeler için Kürt Said'den sonra İstih*dam ettiği bir "Bağban" olduğu vurgulanıyor ve "Işık Ordusu"nun Gülen'in tavsiyeleri istikametinde yürüdüğü de şu sözlerle açıklanıyordu: "Evet, Fetullah Gülen Hocaefendinin tavsiyeleri istikametinde aynı inanç ve aynı duygu ile aynı hedefe yürüyen bu gönüllüler topluluğu, bu "Işık ordusu" bu*gün toplumun ilgi odağı haline gelmiş bulunmaktadır. Evet bu topluluk Hocaefendinin yol göstericiliği ile.. her türlü zorluklara göğüs gererek... Bir büyük hedefi ger*çekleştirme peşindedir. Toplumun değişik alanlarında ev, yurt, pansiyon, okul, kurs, üniversite, radyo, TV, has*tane, sigorta, finans kurumu, gibi müesseselerle hem yurt içi, hem yurt dışından gerçekleştirilen faaliyetler, bugün hem Türkiye9nin hem de bütün İslam ve insanlık aleminin ümit ışığıdır." Kürt Said, "Sikke-i Tasdik-i Gaybi" adlı kitabının

11. Sayfasında; ahir zamanda gelecek bir zatın üç vazifesi olacağını, bu görevlerin; Risale-i Nur'u bir program ola*rak neşir ve tatbik etmek, şeriatı icra ve tatbik etmek, Hi*lafeti ihya etmek olarak açıklıyordu:"Ümmetin beklediği ahirzamanda gelecek zatın üç vazifesinden en mühimi ve en büyüğü ve en kıymettarı olan iman-ı tahkikiyi neşr ve ehli imanı delaletten kur*tarmak cihetiyle, o en ehemmiyetli vazifeyi aynen bi tamamiha Risale-i Nur'da görmüşler.İmam-ı Ali ve Gavs-ı Azam ve Osman-ı Halidi gibi zatlar, bu üç nokta içindir ki, o gelecek zatın makamını Risale-i Nuryun şahs-ı manevisinde keşfen görmüşler gi*bi işaret etmişler. Bazen de o şahs-ı maneviyeyi bir hadi*mine vermişler, o hadime mültefitane bakmışlar. Bu ha*kikatten anlaşılıyor ki; gelecek o mübarek zat, Risale-i Nuryu bir programı olarak neşir ve tatbik edecek.O zatın ikinci vazifesi, şeriatı icra ve tatbik etmektir. Birinci vazife, maddi kuvvetle değil, belki kuvvetli iti*kat ve ihlas ve sadakatle olduğu halde; bu İkinci vazife gayet büyük maddi bir kuvvet ve hakimiyet lazım ki, o ikinci vazife tatbik edilebilsin.O zatın üçüncü vazifesi, hilafet-i İslamiyeyi İs*lam'a bina ederek, İsevi ruhanileriyle ittifak edip, din-i İslama hizmet etmektir. Bu vazife, pek büyük bir saltanat ve kuvvet ve milyonlarca fedakarlarla tatbik edilebilir.Kürt Said bu zatın adını vermiyor, zira O na göre; nurlar zedelenebilir, siyaset ehli korkuya kapılır, hocalar itiraz eder... Ama onun Müceddid yani din yenileyicisi, yani peygamber efendimizin varisi, yada müceddidin ön*cüsü...Peki Fetullah Gülen kendisini nasıl tanımlıyordu, Peygamber varisi... İsevi liderlerle yani papa ile görüşme*si altında yatan gerçek de üçüncü vazifenin gereği olma*sın... Gülen'in ardından gittiği Said, kendini ve yazdıkla*rını Kuran'da işaret edilen biri sanan ve hatta bunu da açıkça iddia eden bir kişidir. Kendisinin Kuran'da işaret edildiğini cif ir hesaplarıyla ispat etmeye çalışmış, bir çok yazısında da bu konuya değinmiştir. Örneğin bir yazısında bu işareti şöyle açıklar: "Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar, oysa Allah nurunun tamamlayıcısıdır, anlamındaki cümle*nin (ayetin) sayı değeri 1316 ya da 1317'dir. Bu sayı da Avrupa Müstemlekeler Bakanının, Kuran ın ışığını sön*dürmeye çalışmasına karşılık Risale-i Nur yazarının Ku*ran ayetlerinde sözü edildiğini açıkça gösterir." Said'in bu tür iddiaları pek çoktur. Dikkat edilecek olursa kendi yazısında kendini "Risale-i Nur yazan" biçi*minde anarak, Kuran'da kendisinden söz edildiğini belirt*mektedir. Yine Tevbe Süresi'nin 33. ve Saff Suresi'nin 8. aye*tinde geçen "nur" ifadesiyle ilgili olarak, şunlan söyler: "Bu Nur, Risale-i Nur'un nurudur Daha doğrusu Risale-i Nur' un kendisidir. Bu nuru ağızlarıyla söndürmek isteyenler de Said'i Nur si'ye ve kitabına karşı olanlardır." Görüleceği üzere, Kürt Said, açıkça Kuran'da geçen "nur" bahsinin Risale-i Nur olduğunu iddia etmektedir. Hatta, Hazreti Ali'nin de kasidelerinde kendisine seslenil*miş olduğunu öne sürerek, kasidelerdeki seslenişlerin, hiç*bir ilgisi olmamasına rağmen, kendisi için söylendiğini id*dia eder. "-Ey Değeri Yüce Olan İsm-i Azam-ı taşıyan Kişi! Dövüş; korkma! Savaş; çekinme!" Molla Said, bu sözlerle kendisine seslenildiğini ne*reden mi biliyor? Bunu Said şöyle açıklıyor: "Kaside-i Cel Celutiye'de okumadığım bir kaç say*fa vardı. Kitabı açarken o sayfaları atlıyor, okuduklarımı ilaveten iki sayfa daha okuyordum. Ne var ki, kitabı her açışımda, okumak istemediğim sayfalar arasında bulunduğu halde; bu kasideyle başla*yan sayfa açılıyordu kendiliğinden. Ama ben yine okumu*yor; atlıyordum. Bu durum; 70 kez, hatta belki 100 kez böyle oldu. Yani: Ey değeri Yüce olan İsm-i Azam-ı taşı*yan kişi! Seslenişiyle karşılaştım, işte o zaman hayret içinde hayret ettim. Bir aralık; acaba bu sayfa neden açılıyor onu da okursam ne olur diye düşündüm. Baktım ki, Kaside-i Cel Celutiye'yi okumaktaki asıl amacı bu sayfa gösteriyormuş. Bunun üzerine daha önce o sayfayı okumamakla ne kadar hata ettiğimi anladım. Ondan sonra okumaya başladım. Bu sayfa yine kendiliğinden açıldı bir çok kez. Ve ben durumu arkadaşlara anlattım. Onlar da hayret içinde kaldılar. Dedim ki bu durum Cel Celutiye nin bir kerame*tidir. Yani sayfa, benimle ilgili olduğunu, bir keramet ola*rak bildiği için, kendiliğinden açılıyor ve ben seninle ilgi*liyim demek istiyordu. Sayfanın kendiliğinden açılması, "beni yaz, kaleme air demekti. Bir işaret içindi inanmayanlara, inandırmak için yazdırmak istiyordu kendisini. Şükürdü bu, benim da*vama da büyük bir delil durumundaydı... Tam zamanında imdadımıza yetişmişti... Davam için delilsiz kaldığım bir zamanda, açılan sayfadaki, hitaplarıyla elimden tutmuştu. Hazreti Ali: 'Ey değeri yüce olan İsm-i Azamı taşıyan ki*şi! Dövüş korkma! Savaş; çekinme!' diye seslenmişti ba*na. Birinci mısra ile başlayan 3-4 satırda 3-4 tane kuv*vetli delil ve belirti vardır ki,'Ey değeri yüce olan...İsm-i Azam Taşıyan! Şeklindeki genel hitabıyla özellikle bana sesleniyor!.." Sikke-i Tasdik-i Gaybi adlı kitabında geçen bu övünmelerin dışında, aynı iddia Lem'alar adlı kitabındaki yazılarda da tekrarlanmıştır. Burada da, Hz. Ali'nin kasi*delerinde gelecekten bazı olayları haber verdiğini ve özel*likle kendisine seslenerek, şöyle dediğini iddia eder: "-Ey Molla Said; Ey Said-i Kürdi; Ey Bediüzzaman O zamana yetiştiğinde, o zamanın helalarından kurtulman için sana ders verdiğim İsm-i Azamy la dua et! Biz, peygamberin ailesi olarak, sıkıntılı zamanlarda yardımcı çıkarıp imdada koşuyoruz" Gerçekte Hz. Ali'nin böyle bir şey demediğini ken*disi çok iyi biliyor fakat müritlerini kandırmak için sözle*ri böyle yorumlayarak, Hz. Ali'nin böyle demiş olacağını veya bunu kastettiğini yazıyor. Üstelik, Hz. Ali'nin pey*gamber ailesinden biri olarak, sıkıntılı zamanlarda bir yar*dımcı çıkardıklarını ve bu yardımcının insanların imdadı*na koştuğunu söylüyormuş! Yani Molla Said'e göre, Hz. Ali, ya Allah'ın adına konuşmakta, ya da kendi gibi mehdileri(!) peygamber aileleri göndermektedir! Tabii Said bu yalanlarla da esas olarak kendisini ima etmekte, yani pey*gamber ailesinin, bu sıkıntılı zamanda kendisini imdada gönderdiğini söylemek istemektedir. Kısacası Kürt Said ki, kendi de Hz. Ali'nin ağzından kendisine "Said-i Kür*di" diye seslenmekte olup, bütün bu yazılarıyla bir pey*gamberlik veya mehdilik iddiasında bulunmaktadır! Zat- ı Hallerini böyle gören Molla Said, yazdıkları*nı da bundan geri bırakmayıp, risalelerin Kuran'da işaret edilmiş olduğunu belirtir: "-Allah göklerin ve yerin nurudur- anlamındaki bir cümleyle başlayan nur ayetindeki nur: risale-i nurudur." "Bu ayete göre: Risale-i Nur da, onun yazarı da ateş dokunmadan yanan bir elektriğe benzer. Risale-i Nur ne*den bir elektriğe benzer? Çünkü O, ne doğunun bilginle*rinden, ne de batının felsefe ve fenlerinden gelmiştir. O, doğunun da batının da üstünde bulunan, Kur'an-ı Kerim'in geldiği yüce arş mertebesinden alınmıştır." Bu yazılar, gerçekte Kürt Said'in kendinin yazdığı ve adını kendisinin verdiği Nur Risaleleri'dir. Yalnız ona göre, bu risaleler, Kuran'da müjdelenmiştir. Hatta bu risa*leler, Said'e göre, aslında kendi yazdıkları değil, Kuran ve diğer kutsal kitaplarda olduğu gibi Allah'tan gelen kutsal bir kitaptır. Nitekim, risalelerin, Kuran'm geldiği arş mer*tebesinden alındığını açıkça söylemektedir. Bu tür bir id*dia, kuşkusuz, peygamberlik iddiası olup, buna göre, risa*leler de kutsal kitap olmaktadır!.. Said, bu densizliği o dereceye kadar vardırmıştır ki, mesela, Hicr Suresi'nin 87. ayetinde, Risale-i Nur'a işaret edildiğini iddia ederek, bu ayetin aslında gerçek anlamının şu şekilde olduğunu yazmıştır: "Ey Said-i Nursi! Sana Kuran'ın ünlü 7 temelini parlak bir şekilde ispatlayan ve Fatihanın, nuruna mazhar bir aynası olan Risale-i Nur'u verdik" İşte Türk Ulusuna benimsetilmeye çalışılan Molla Said'in aklının dibindekiler ve yazıları bunlardır. Bu du*rum, aslında bir ruh hastalığının göstergesi olup, dolayı*sıyla risaleler denilen saçmalıklar da bu kriz anlarını ifade eden sayıklamalardan başka bir şey değildir. Said, kendi*sini peygamberliğe öylesine kaptırmıştır ki, ona göre risa*lelerin dairesi içine girenler tehlikede olan imanlarını kur*tardıkları gibi, kabre ve cennete de bu imanla girecekler*dir. Bu risaleler, Said'e göre, Allah'ın kitabının ayetleri*dirler! Bizzat kendi ifadesiyle, Kuran'daki ayetlerden sız*mış, süzülmüş şeylerdir! İşte onun için de risaleleri ken*dince haklı olarak övmektedir!.. "Risale-i Nur öyle değerli bir kitaptır ki, Kuran ın onda yansıyan nurlarına hizmet etmek, askerlikten ve kut*sal savaştan bile üstündür benim elimde fırsat ve param olsa, Risale-i Nur hizmetinde olan değerli kardeşlerimi askerlikten kurtarmak için; bin lira karşılığında bile olsa bedeli; öder ve kurtarırım onları." Yani Kürt Said'e göre, risaleler, askerlikten ve hatta kutsal savaştan bile üstündür! Önemli olan, Risale-i Nur'a hizmet etmektir! Çünkü Said'e göre, kuşlar bile Risale-i Nur'la ilgilenip, risalelerin başarılarından dolayı onu teb*rik edip alkışlamaktadırlar. Risale-i Nur'a çekirgeler, kuş*lar bile ihtiyaç duyarlar. Risaleler okunurken bu çekirgeler ve kuşlar gelip onu dinlerler!..Çünkü, Said'e göre; risale*lerde yazılı olanlar Kuran'ın malıdır, Allah'tandır; Hazreti Muhammed nasıl Kuran'ın bir tercümanı ise, kendisi de Risale-i Nur'un yani Kuran'ın geldiği.yüce arş mertebe*sinden alınmış olan bu yazıların bir tercümanıdır!..Tabii bu mantığın doğal sonucu olarak da, yazılarında sürekli olarak Risale-i Nur'a hizmet edenleri onun cennete götü*receği belirtilir!.. Said'in Risaleleri hakkında söyledikleri bir kitap oluşturur. Bu zırvalardan bir kaç örnek: "Şeriate, ruha nüfus etmenin en kısa, en hatasız, en zevkli yolu; Risale-i Nur'a bağlanmaktır." "Risale-i Nur'u okumak, O'na hizmet etmek bir iba*dettir. Ona hizmet, üç aylarda yapılan zikirlere bile tercih edilmelidir."

 

Hava durumu istanbul

ISTANBUL

Go to top